31 Mayıs 2007

İnternette Nefret Ettiğim 10 İnsan Tipi

10. Forward adı verilen mesaj yönlendirmeleri sırasında mesajların başındaki > işaretlerini silmeyenler

9. Mesajda sadece bir adres ya da dosya gönderip, ne olduğunu açıklamadan, mutlaka bakın diyenler.

8. Basit bir mesaja çiçekler böcekler kelebekler ekleyerek fuzuli hat işgali yapanlar.

7. Mesajlarının altında "bu mesaj kurumumuzu bağlamamaktadır" tarzı yazılar bulunanlar.

6. Tek kelimelik ya da işaretlerden oluşan mesaj gönderenler ve yanar döner resimleri imza niyetine kullananlar.

5. V yerine W , Ş yerine $ vb. gibi bozuk ya da bUNa BenZeR tArZDa abuk sabuk yazım şekilleri kullananlar.

4. Özellikle gruplara, her sabah günaydın mesajı gönderenler.

3. Mesajın altına "bunu listenizdeki herkese gönderin" yazanlar

2. "Bunu listenizdeki herkese gönderin" mesajını alınca listelerindeki herkese gönderenler

1. Bir yerde gördüğü eposta adresini hemen listesine ekleyip, eline geçen otu boku hemen ona da göndermeye başlayanlar

29 Mayıs 2007

Gerets gözyaşları ile ayrılmış

Hürriyet Gazetesi böyle bir haber vermiş : "Eric Gerets, Galatasaray'dan ayrılmadan önce hüzünlü bir veda konuşması yaptı. Gerets'in gözleri ıslandı." Hayır adam ne zaman güldü ki Galatasaray'da ayrılırken ağlasın.

Zaten "ıslandı" demiş gazetede de, belki de flaşlar gözünü almıştır.

E sen yıllar önce rakip takımda sahaya çıkacağı zaman, bütün tribünlerdeki izleyicilere, "bu adama böyle bağıracağız" diye üzerinde "ay fak geretz" yazan kağıtlar dağıttığın adamı alıp teknik direktör yaparsan olacağı budur. İyi yine 3. oldular.

28 Mayıs 2007

10 Günde 10 Kilo Vermenin 10 Yolu



10 Günde 10 Kilo Vermenin 10 Yolu konusunda en ufak bir fikrim yok. Böyle bir kaç yol var mı bunu da bilmiyorum. Ama varsa bile çok sağlıksız birşeydir 10 günde 10 kilo vermek, aklınızda bulunsun.

Başlığı sadece dikkat çekmek için yazdım. E madem ki çekmişim dikkatinizi, haydi siz de ona katılın okuyun bakalım neler yazmışım.

Diyet ya da rejim olarak bilinen ve nedense "alınmış kiloları geri verme" olarak değerlendirilen fenomenden bahsetmek istiyorum bu gün.

Öncelikle bir konuya açıklık getirmek isterim ki "alınmış kiloları geri vermek" kesinlikle söz konusu değildir. Sadece "kilo" olarak adlandırılan ve oranızda buranızda birikmesinden hiç de memnun olmadığınız "yağ" dokusunu eritiyorsunuz. Bu eriyen doku da, doğal yollarla vücudu terk ediyor. Kimseye bir şey vermiyorsunuz.

Vermiyorsunuz derken diyetisyenlere ( neden rejimisyen de denmiyor acaba), sizi zayıflatmayı vaadeden ilaçlara ( ki bunlar söz konusu firmalarla tuvalet kağıdı firmaları tarafından ortak olarak üretiliyorlar), sizi şişmanlatmayacağını ama tok tutacağına yemin eden bilimum gıda maddesine bir sürü para veriyorsunuz tabi.

Üstelik de bu parayı, vakti zamanıdna para vererek aldığınız, afiyetle yediğiniz ve vücüdunuzda kilo olarak biriken şeyleri yok etmek için veriyorsunuz. Hayır, insanın kendi evindeki tuvaleti paralı yapması gibi bir olay bu. Neyse felsefî irdelemeye daha fazla girmeyeyim..

En sevdiğiniz pantolonunuz, artık içine giremediğiniz için en nefret ettiğiniz pantolonunuz olup da en sevmediğiniz o eski pantolonunuz içine tek girebildiğiniz favori pantolon haline geldiğinde; kemerinizi görerek değil de el yordamıyla bağlamaya ( kemer ne yapılır sahi ? bağlanır ? iliklenir ? kapatılır ? ) başladığınızda; çok yemek yedikten sonra ovuşturmaya başladığınız göbeğiniz artık ovuşturulmak için ikinci bir ele hatta kişiye daha ihtiyaç duyduğunda; eskiden bir jiletle 3 defa traş olabildiğiniz halde, artık her traş için yeni bir jilet kullanmanız gerektiğinde anlarsınız ki vücudunuz eskisinden daha genişlemiş ve artık yediklerinize dikkat etmeniz lazım.

Zaten bir süredir "dana gibi oldum oğlum sen" ile "siz biraz kilo mu aldınız efendim son zamanlarda" arasında değişen şekillerde size yapılan geri bildirimler de bunu işaret etmekteydi. Zaten sizin "yemekten sonra oluyor" diye düşündüğünüz "şişkinlik" hem her daim olmakta, hem de göbekten yanlara, yukarılara ve hatta yanaklara ve hatta hatta gıdı olarak bilinen ve eskiden kravat takmak için elinzle geriye itmenize gerek duymadığını o şirin bölgeye doğru yayılmaktaydı. Zaten beyefendiciğim, eskiden sütyen takmaya ihtiyaç duymuyordunuz.

Sizin ısrarla "iki gün az yesem çıta gibi olurum" dediğiniz vücut ölçünüz son 1 haftadır kimselere çaktırmadan "az" yemenize rağmen hala bir kalas için bile yontulması gereken boyutlarda duruyor ve en acı olanı basküle çıktığınızda kadranı göremediğiniz için durumun vehametinin sayısal değeri hakkında da bir bilgi sahibi olamıyorsunuz.

Ve bu saydıklarım ya da benzer başka sebepler sonucunda zayıflamaya karar veriyorsunuz.

Zayıflamanın ilk aşaması "düzenli yemek yersem zayıflarım" olarak bilinen, kilolarından şikayetçi olduğunu kimseye ( ve hatta kendine bile) çaktırmadan dahil olunan eylemlerden oluşur. Ama çok kısa bir sürede bunun hiç bir işe yaramadığı anlaşılır ve bir sabah Müsleheddin Efendi'nin getirdiği çayın yanındaki şekerler tepsiye burakılmak suretiyle "diyet" herkese ilan edilir.

Bu kritik nokta atlandıktan sonra ne tür bir rejim yapacağınız konusu, siz hariç herkesin tek amacı olur. Üstelik dünya üzerindeki rejim "tarfileri", "günde 72 öğün istediğini ye" ile "haftada tek öğün, sadece süt" arasında değiştiği için bu iş onlar büyük bir kaosa dönüşür. Sizin için ise büyük bir kabusa. Etrafınızdaki insanların nasıl birer diyet uzmanı olduklarına şaşırıp kalırsınız.

Sizin yemeklerden uzak durmak istediğiniz o kritik anlarda saatte 4 kişi ortalamasıyla birisi size " yeğenimin bir arkadaşı vardı, adı asuman, bir diyetisyene gitmiş acayip kilo vermiş" , "köfte ile sarmısak yersen kilo aldırmıyor benim halamgil bu sayede 1 yılda 12 kilo verdi" , "iki litre saf alkol alıp içine kirpi idarı karıştırıyorsun, bunu 3 ay dolapta bekletiyorsun sonra her sabah 1 kaşık içiyorsun, diyete bile gerek yok çakı gibi olursun", "yeğenimin diyetisyene giderek kilo veren arkadaşı asuman, şimdi mankenlik yapıyor" , "abi peyniri böyle tavada çeviriyorsun o biraz eriyor, içine bol kıyma, iki de yumurta kırıyorsun, sonra bombolobülübülü alkoloidi alıyorsun ondan bir kaşık ekliyorsun buna, onu yiyorsun harika bir şey" , "ebegümecini haşlayıp suyunu iç", "ya sabah geciktim kusura
bakmayın, yeğenimin bir arkadaşı vardı asuman, o vefat etmiş, gencecik kız, cenazeye gitmem gerekti" tarzında tarifler veriyor.

Bu arada sizin duyup sevip benimsediğiniz bir program zaten var ama her tarifle o biraz daha "güme" gidiyor. Hem karnınız açıkıyor hem de bu kadar çok rejim alternatifi olmasına rağmen, hala bu kadar çok şişman insan olduğunu görerek umudunuzu yitiriyorsunuz. Siz yemekten uzak durmak isterken, muhtelif rejim önerileri altında günde onlarca menü kulağınızın önünden geçiyor. E beyin de iki kulak arasında malum... ( arş: iki arada bir derede kalmak)

Sizin diyetiniz başkalarının derdi olmaktan çıktıktan sonra, siz de artık planladığınız diyeti rahatlıkla uygulayabilmeye başlıyorsunuz. Ama bu da kısa sürüyor. Zira çok az bir zaman sonra sizin diyet amacıyla yaptığınız her davranış çevrenizde sessiz bakışmalara neden oluyor. Ve bu bakışmaların altında yatan anlam ise hep aynı : "Hiç bir işe yaramıyor, benim dediğimi yapsaydı şimdiye incecik olmuştu"

Siz bütün bunların arasında inatla aklınıza koyduğunuzu yapıyorsanız, kilo konusunda bir gerileme kaydetmeseniz bile sabır olarak büyük bir ilerleme kaydediyorsunuz. Sonuçta belki amaçladığınız kadar kilo veremiyorsunuz ama sakin ve huzurlu birisi oluyorsunuz.

Yok eğer bir kaç gün sonra , açlık ve sinir birleşiyor ve oda arkadaşlarınızdan birisine saldırıp ısırmaya başlıyorsanız, öğlen pastanede bekliyorum sizi; ben de az önce müdürü yedim.

16 Mayıs 2007

Sorular - Edebiyat Alemi

Birden aklıma gelen bir kaç soru. İlginç bulacağınızı umarım.

Soruların cevapları hemen altlarında beyaz olarak yazılmıştır. Boyayarak görebilirsiniz.

1. Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen yazarımızın gerçek adı nedir ? Adı hadi neyse de, soyadını doğru biliyor musunuz bakalım.

Odamın kapısında iki kişi, nereden akıllarına estiyse, Halikarnas Balıkçısının soyadını tartışıyorlardı Karaağaçlı mı, Kabaağaçlı mı diye. Oradan esti aklıma, ilginç olduğunu düşündüğüm bir kaç soru sormak istedim. Sorunun cvabı : Cevat Şakir Kabaağaçlı

2. Ümit Yaşar Oğuzcan'ın oğlu ile ilgili bir şeyler biliyor musunuz ? Adı nedir, Galata Kulesi ile bağlantısı nedir, onun için şiir yazmış mıdır ?

Ümit Yaşar'ın Galata Kulesi isimli şiiri

"6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesinden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu "

diye başlar. Hikakeyi bilmeyenler için ciddi bir tokat gibi çarpar bu bendin son iki dizesi insanın yüzüne. İsim için de aynı şiirin son bendini gödereyim.

"6 Haziran 1973
Galata Kulesinden bir adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat. "


3. Orhan Veli nasıl ölmüştür ?

Beyin kanamasından ölümüştür. Ama tabi benim asıl dile getirmek istediğim " belediyenin açtığı bir çukura düşerek" cevabıydı. Üstad Ankara'ya bir ziyaretinde gece vakti çukura düşmüş. Başına aldığı darbeyi önemsemeyerek ilgilenmemiş, bir kaç gün sonra İstanbul'da br arkaşadışının evinde fenalarşarak hayatını kaybetmiştir.

4. "Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış" hangi eserde geçer ?

Han Duvarları


5. İmzası sigara içen, şapkalı bir adamın profiline benzeyen şairimiz kimdir ?

Cemal Süreya

6. Eski inanışta kitapların kurtlanmasını ve zarar görmesini engelleyen bir cin olduğu rivayet edilirmiş. Her kitabın başına "ya..." diye bu cinin adı yazılırmış. Bu cinin adı nedir ?

Kebikeç

7. İçinde hiç e harfi bulunmayan bir kitap vardır, adı nedir, kim yazmıştır ? (Türk yazar)

Bahsettiğim kitabın adı "e'siz potkal" Ersin Tezcan tarafından yazımıştır. 1997 yılı Aralık Ayında "e yayınları" tarafından yayımlanmıştır.

8. Özdemir Asaf ile Beyaz'ın ( Beyazıt Öztürk) ortak özelliği nedir ? :)

Sözlü iletişimde r harfini kullanmazlar.

9. "İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre" dizesinde ismi ( mahlası) saklı olan divan şairi kimdir ?

Nâbi. "İki yok" derken eski dildeki yokluk/olumsuzluk anlamı veren ekleri kastetmiştir. na ( natamam, namüsait) ve bi ( biçare, bikarar)

10. Cemal Süreya ve Süreyyya Evren isimleri arasında Y harfi ile iligli olan bağlantıyı biliyor musunuz ?

Cemal Süreyya bir arkadaşıyla girdiği bir iddia sonucnda adındaki bir harfi atarak Cemal Süreya olmuştur. Bunu "Elma" isimli şiirinin son dizesinde "Adımın bir harfini atıyorum" diyerek dile getirir. Yıllar sonra Süreyya Evren isimli yazar ise "ben de bu y yi alı adıma eklerim diyerek" Süreyyya Evren olmuştur.