10 Nisan 2007

Dilimiz : Yanlış Kullanılan Kelimeler

“Efendim, dilimizde kelimelerin yalnış kullanılmından nasıl muzdaribim anlatamam. Ama sanıyorum yanlız bana veriyor bu ızdırabı, çünki görüyorum ki benden başka takan yok. Özellikle dilimizde mevcut canım kelimelerin yerine yabancı dilde tekamül edenleri kullanmak modası aldı başını gidiyor. Saymaya kalksak rakkamlar yetmez. Durum tehammül edilemez bir hal aldı. Dilimizin tekabülü ve akibeti ve olacak çok merak ediyorum. İşte bugünki yazımı bu münhal üzre yazmak isterim.”

Yukarıdaki yazıyı okuyup da “hay ben senin Türkçene..” diyenlere öncelikle teşekkür ederim. Yukarıdaki yazıyı okuyup da bir şey demeyenlere ise teessüf…

Evet bu yazı, dilimize sıklıkla yanlış kullanılan kelimeler üzerine olacak. Ve ilk paragraf da bu yanlış kullanımlarla dolu. Bir sürü kelime yanlış yazılmış ya da yanlış şekilde/yerde kullanılmış. Sizden rica etsem bir daha okuyup “kelime hatalarını” bulmaya çalışır mısınız ?

Ben ricamı kırmayıp tekrar ve daha dikkatli okuduğunuzu varsayarak, ufak ufak anlatmaya başlayayım; aklım erdiği, dilim döndüğünce...

İlk düzeltmem biraz tekerleme şeklinde olsun istedim : Yanlış kelimesinin yalnış şeklinde yazımı yanlıştır. Karışıklığa mahal vermemek için bir daha söylüyorum, kelimenin doğrusu : YANLIŞ
Bu arada “mahal vermemek” yerine, “neden olmamak” deseydim daha da güzel olurdu değil mi…

Yukarıdaki paragrafta yanlız olarak yazdığım kelimenin doğrusu ise YALNIZ.

Gelelim “ıstırap – mustarip” ikilisine. Izdırap, ıztırap, ızdırab vb. bir sürü yanlış yazımı ve söylenişi var bu kelimenin. E buna bağlı olarak da “ıstırap çeken” anlamındaki muzdarip, muzdarib vb. kelimesi de muhtelif şekillerde kullanılıyor. Doğruları ISTIRAP ve MUSTARİP.

Çünki yazmışım doğrusu ÇÜNKÜ olacak, elimi eşek arısı sokacak. ( Yaygın kullanılanın aksine eşşek değil de EŞEK. Ş sayısı sinirle söylendiği zaman, asabiyetle doğru orantılı olarak artabilir.)

Bir de bu tekamül – tekabül olayı var. Nedense bu kelimeleri kullanmak arzusuyla yanıp tutuşan ama hem yanlış yerde hem de yanlış söyleyişle kullanan br sürü kişi var. Hemen bakalım hangisi ne demekmiş :

TEKÂMÜL : İkinci hecedeki a ince ve uzun olarak okunur. “Olgunlaşmak ve gelişmek” anlamındadır.

TEKABÜL : İkinci hecedeki a kalın ve uzun okunur. “Karşılama, karşılık olma” anlamındadır.

Yukarıdaki hatalı kullanımlarına gelecek olursak :
“…kelimelerin yerine, yabancı dile tekabül edenleri kullanmak…” ve
“Dilimizin tekâmülü ve akıbeti….” olmalıydı.

Bu arada farkındaysanız AKIBET de yanlış yazılmış. Ne kadar cahilim

“Saymaya kalksak rakkamlar yetmez.” cümlesi ise adamı astıracak bir cümle. Öncelikle doğru kelime RAKAM olmalıydı. Diğer bir hata ise sayma işinin sayılarla yapılması, rakamlarla değil.

Aklınıza takılırsa diye yazıyorum ( benim takıldı çünkü) : “Yazmaya kalksam harfler yetmez.” ile “Yazmaya kalksam kelimeler yetmez.” arasında bence çok fark var. Ve ikincisi edebi olarak da mantıksal olarak da daha güzel. ( “cuk orutuyor” da derler)

Bakalım başka neler yumurtlamışım. “Bugünki” yazmışım; elim kırılsın BUGÜNKÜ olacak. Tehammül kadar başıma taş düşsün, doğrusu TAHAMMÜL olacak. “Münhal üzre” bir yazı yazmışım, beni o kalemin yapıldığı ağaçla dövseniz bile az.

Münhal kelimesi “boş, açık müsait ( kadro, yer, durum)” anlamındadır. Kullanılması gereken doğru kelimeler “MİNVAL ÜZERİNE” olmalıydı. Minval ise “yol, biçim, tarz” anlamındadır. Tabi buna da ne gerek var, “bu konuyla ilgili” yazsana be adam herkes anlasın.

Paragrafta bilinçli olarak yaptığım yanlışlar bu kadardı. Bilmeden yaptıklarımı ise bulmak size kalsın

Burada yeri gelmişken ( gelmedi aslında ben getirdim, siz de geldiniz ) bir kaç kelimeden daha bahsedeceğim.

“Şarz etmek” diye bir ifade aslında yok biliyor musunuz ! En sık yanlış kullanılan kelimeler sıralamasında birinciliği daha yılarca başka hiçbir kelimeye kaptırmayacağından emin olduğum, neredeyse herkesin kullandığı ve oysa benim telaffuz etmekte bile zorlandığım sarz kelimesinin doğrusu ŞARJ. Eller telefonunu şarj ederken, biz daha hala şarz edersek ( hatta benim canımım içi sevgilim, uçaktan indikten sonra 7 saat boyunca açmayı unutrak beni meraktan çıldırtırsa ) onlar aya giderken biz şehir içnde kaybolmaya devam ederiz. (Tamam sevgilim telefonu açmadı diye ben kaybolmam; ama beni de uyku da tutmaz, sabahı sabah ederim. Ayrıca ben onu çok özledim ve ee... öhm)

Öhm.. Ne diyorduk ?

Bir de bu cami kelimesi var. “Camisi” yerine sıklıkla camii hatta camiî yazılması yetmiyormuş gibi bazen cami yerine bile camiî kullanılıyor. Kelimenin doğrusu CAMİ. Ama sonuna getirilen –i takısı konusunda TDK bile –i ( camii) ve –si ( camisi) takılarını birlikte veriyor.

Geçenlerde kaparo sözcüğüne takıldım. TDK’nın evimdeki sözlüğünde ( 8. Baskı) kelime “kaparo” olarak veilmiş ama internet sitesinde “kaporo” olarak geçiyor. Genellikle “kapora” olarak kullanımı da yaygın. Diğer sözlüklerle ve etimolojisine de bakında KAPARO oy birliği ile önde. TDK’ye konuyla ilgili bir mesaj da yazdım ama henüz ses sadâ çıkmadı.

Bu arada kelimenin doğrusu “sadâ” değil SEDÂ :)

Son olarak askere gidenlere dilenen şeye ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Hadi kendinizi sınayın bakalım : TESKERE mi TEZKERE mi dilersiniz ?

“Hayırlı teskereler canım kardeşim.” mi yoksa “Hayırlı tezkereler olsun ağabey.” mi ?
Eğer “teskere” dilediyseniz ve karşı taraf “Sana olsun o teskere, hıyar herif !” derse sakın kızmayın. Çünkü siz ona “sedye” dilemiş olduğunuz. Hani “tez vakitte vurulursun inşallah“ gibi bir şey. Dilemeniz gereken şey ( aslında gönlünüzden geçen) TEZKERE idi.

Tabi, Allah muhtaç etmesin ama ihtiyaç olduğunda sedyeyi de tez vakitte bulurlar umarız ki.

Eh, bu sefer ki gevezeliğim de bu kadar işte.

Bizde adettir birinin yanlışını söylerken, başka şekilde de bir sürü yanlış yapılır. Muhtemeldir ki ben de muhtelif hatalar yapmışımdır başkalarınınkileri düzelteyim derken. Affola. Yazım hataları dışındakileri açıklamalarıyla/kaynaklarıyla bildirirseniz hem hemen düzeltirim hem de memnun olurum

Yazı biterayak bir şey daha eklemek isterim. Piyasada bir sürü “doğru yazalım, doğru konuşalım” türü kitap var. Üstelik bunların hepsi de gerçekten dilimize çok emek vermiş işini çok iyi bilen insanlar tarafından yazılmış/derlenmiş. Ama bazılarında belli konularda çelişkiler görülüyor. Üstelik TDK’nin önerdiğinden çok daha mantıklı gelen ya da daha sağlam temellere dayanan açıklamalarla.

Ben bazen ikilemde kalıyorum. (Aslında okurken muallakta kalıyorum da yazarken ikilemde kalıyorum. ) İfadelerini sevdiğim, düzeltmelerinden çok şey öğrendiğim, tarzını örnek aldığım bir yazarın bir açıklaması TDK ile çelişiyor ve üstelik onunki doğru geliyor. Ne yapmak lazım ?

Şöyle düşünüyorum : “Herkes bir yazarı doğru belleyip onun söylediklerini benimser ve kullanırsa, birlik sağlanamaz, iş iyice çorbaya döner. O yüzden çelişkili durumlarda TDK’yi doğru kabul ediyorum. Zira şüpheye düşen birisinin başvuracağı kaynak da büyük ihtimalle TDK’dir.”

Peki siz TDK kısaltmasını, nasıl okuyorsunuz ?