13 Aralık 2006

Ambalajlar

Aranızda, şimdiye kadar herhangi bir ambalajı "buradan açınız" yazan yerinden açabilmiş olanınız var mı ? ( Selpak hariç.)

Ben obur bir adam olarak, yiyecek ambalajlarında, 35 yıllık hayatımda bunu hiç başarabilmiş değilim.

Henüz buradan açınız anlamına gelen kırmızı naylon şeritle işaretli bir bisküvi paketini, oradan açamadım. Bir bıçakla pakedin yan tarafında bulunan "üstüste binmiş kat yeri" olarak adlandırılabilecek olan yerden açmak her zaman en kolay yol olmuştur. Üstelik burası 3-4 kattır ve daha sağlam olması gereken yerdir.

Gofret olarak bilinen ve rafta görüldüğü anda bütün hücrelerim tarafından şiddetle tüketilme isteği duyduğu halde market kuralları gereğince kasada ödeme yapıncaya, toplum kuralları gereğince de hiç değilse arabaya bininceye kadar açılmaması gereken o nimetleri, iştahlı ve titreyen ellerle açılması gereken yerden açmaya kalkışmak ise tam bir zulümdür. Öyle ki, paketle ağzınıza atıp bir süre çiğnedikten sonra bile açılmadığı oluyor. ( Ben görmedim, bir arkadaş söyledi)

Ya o "4 dakikada hazır" pudingler, çorbalar. "Paketi açtıktan sonra 4 dakikada hazır" olması lazım onların isimlerinin.

"3'ü bir arada", "5'i göbek bağıyla birbirine bağlı", "2'si yanyana, diğeri altta, bir de üstte", "6'sı çapraz bağla bağlanmış delifişek" gibi "ivedi" çağrışımlar yaratan sloganlarla satılan ürünleri ise evde tek tek imal ederek yapmak, pakedi açmaktan daha kolay.

Hayır efendim, oburluk engel tanımaz, son biskuviyi ağzına attığı için sevgilisini ısıran adam var bu dünyada, zaten eli ayapı titriyo insanın bir an önce içindekine ulaşmak için, böyle eziyet olmaz ki. Mutfakta makas bulundurmak bile artık yetmiyor, ben bir pompalı aldım, önce vurup sonra duvardan yalamak daha kolay oluyor.

Peki ya çıktığını duyar duymaz içinizi büyük bir huzurla kuşatan ve ilk fırsatta neredeyse koşa koşa gidip aldığınız o en sevdiğiniz sanatçının en son albümünün üzerindeki jelatini, sanatçı öteki albümün hazırlıklarını başlamadan işareti yerden açabiliyor musunuz ? Yoksa siz de akıl edip evdeki müzik dolabınıza ( ve cdçalar varsa arabanıza) bir falçata aldınız mı çoktan.

Siz bakmayın "memleketimdem insan manzaraları" ya da "bu tip olaylar ancak Türkiye'de olur" konulu mesajların içinde "cd kutusu açarken karısını kesti", "kaset açayım dedi kendini sünnet etti" gibi haberlerin olmadığına. İnsanlar bu işin normali bu sanıyorlar da o yüzden haber yapmıyorlar.

Benim "sert plastik şeffaf ambalaj teknolojisi" olarak adlandırdığım, genellikle flashbellek, usb kablo, webcam vb. elektrik ürünler ve bir de "içini alana dışı bedava" ( içinden bir şey çıkması) tarzı solganlarla satılan oda kokutucu tıngırtılar için kullanılan, içini tam ve net olarak gösteren ama içindekine ulaşılmasını acayip zor kılan teknoloji konusunda nasılız peki. Bahçe makasından hallice bir makas edindiniz mi bunlar için de ?

Almadıysanız hemen alın, zira daha hesaplı. Üşenmedim hesapladım, 7 tane paket açarken elinizde oluşan kesikler için alacağınız yarabandı fiyatı ile büyük bir makas aynı fiyata geliyor, daha da acısız. Kullanmadığınız zamanlarda bahçedeki çimleri de biçebiliyorsunuz.

Hayır bir de bu gibi ürünlerde, iade için ürünün ambalajının da olduğu gibi getirilmesi isteniyor.

Bir de büyük ölçekli elektronik aletler var. Milyonlarca lira (binlerce yenilira) para sayıp aldığınız bilgisayar, televizyon, müzikseti ( o da kalmadı ya artık, ev sinema sistemili olduk hepimiz) gibi aletler.

Benim gibi bu konuda (da) deliyseniz, zaten bir gece öncesinden uykunuz kaçmış, teslimat yapılacağı gün ilk olma isteğinizi bayiye 14 defa bildirmiş, o gün işten izin almış, aletleri koyacağınız yeri ve kabloların güzergahlarını defalarca ölçmüş biçmiş, alternatif rotalar/düzenekler düşünmüş, dış kapının zili mi çalışmıyor acaba diye bir kaç defa bunu kontrol etmiş, zil çaldığında zaten çoktan kapıyı açmış, adamlar gidergitmez de kutuların başına koşmuş ( evet, ev biraz büyük) bü cümleyi okumaktan çoktan yorulmuş olursunuz.

Sonra heyecanla, kutunun üzerindeki dev zımbaları bir çırpıda yerinden söküp, kutuyu her iki doğrultuda sıkıca sarak plastik şeritleri, yılların verdiği alışkanlıkla koparmaya çalışmadan, daha önceden hazırladığınız makasla kesip kapakları açarsınız.

Adının strofor olması muhtemel, halk arasında köpük denen nesneyle kutunun içine neredeyse sabitlenmiş esas aletleri, kutuyu ters çevirmeden çıkarmaya çalışmanızın hiç bir anlamı yoktur. Ya da makasın yanında duran falçatayla kutuyu dik köşelerinden bir çırpıda kesebilirsiniz. Evet, bu da tecrübe ürünü bir yaklaşım.

İşte tam bu aşamada, bir önceki büyük ölçekli elektronik alet almazından bu yana geçen zaman içerisinde yeni geliştirilmiş bir düzenek karşınıza çıkar. Köpüğü neresinden çekerseniz çekin bir türlü açılmaz. Aletin metal dokusu köpüğün arasında size pırıl pırıl göz kırpar ama bir türlü o köpüğü arada çekemezsiniz. E adrenalin denen o hain içeriden dürtüyor, sakin olmak da mümkün değil. İşte bu aşama elektronik aletinizin kasasında ilk çiziğe neden olan aşamadır. Ben bu durumlar için makas ve falçatanın yanında bir çift rambo bıçağı bulunduruyorum. Her iki ele bir tanesini alıp direk kutuya dalıyorsunuz.

Salonunuz bir köpük havuzu haline gelip de, gözünüze kaçan köpükleri de çıkarttıktan sonra yeni oyuncağınızı kurmak için büyük bir hevesle sert bir adım atıp, yerdeki köpükler yüzünden kayarak yine yerdeki köpüklerin üzerine düşüp, kalan mesafeyi yüzerek kat ederek aletinize ulaşarak üzerine tırmandığınızda aradaki son naylon katmanı aşmak sizin için bir çocuk oyuncağı artık.

Açması 40, kurması 7 dakika süren yeni elektronik oyuncağınızın karşısında çayınızın ilk yudumlarını alır ve tuşlarına basarken bacağınızdaki morluk, elinizdeki kesikler, kulağınıza ve dişinizin arasına kaçmış strofor parçaları sizin bu başarınızın ve keyfinizin birer madalyası olacaktır.


Bir süre sonra, bir pakedi, daha rafta gördüğünüzde, bunu açılması için ne gibi bir yöntem kullanmanız gerektiği aklınızda kendiliğinden canlanacak, paket elinizde ya da arabanızda bagajınıza giderken evde kuracağınız düzenek ve muhtaç olduğunuz alet edevatın projesi kendiliğinden gözünüzün önüne gelecektir.

Hayattaki tek amacım, bütün bu ambalajları yapan insanların büyük bir arzuyla satın aldıkları ürünlerden bir tanesinin ambalajlanması işini almak. Bu kadar tecrübeden sonra NASA'dan ekip gelmeden açabilecek olanın alnını karışlrım.

Sevgiyle kalın....

Hiç yorum yok: