geri zekalı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
geri zekalı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2006

Pencerenin Perdesini

Ne keyifli türküdür değil mi ? Hele ki fasılda sona doğru çalındığında nasıl da neşelendirir, oynatır insanı.

Ama "pencerenin storu", "aman da kepengine kurban", "panjurumun yarığından güneş giriyi güneş" gibi türkülerimiz yoktur. Neden yoktur? Zira bunlar bize ters...

Sotrdu, panjurdu, bunlar -çok sevdiğim bir kelimeyle nitelemek isterim- alengirli şeyler.

Perdeyi tutup çekersin açılır ya da kapanır. Hızlı çekersen kornişten bir kaç santim çıkar, sandalyeye çıkar yerine takarsın, bir de gazete kağıdını katlayıp kornişin ucuna tıkarsın olur biter. Hatta eskiden ince metalden olurdu bunlar, penseyle ucunu darattın mıydı hayatta çıkmazdı yerinden, ne kadar sert çekersen çek. Sonra onu da plastikleştirdiler, şimdi mutlaka sonuna "perdeyi hızlı çekersen kornişten çıkmasın şeyi" takmak lazım, gazete de tutmuyor. Zaten artık perde falan kullananda kalmadı, storlar moda şimdi.

Ama bu yeni şeyler öyle kullanılacak gibi değil. Zaten montaj için geldikleri anda bir korku sarıyor insanı. 3 kişi birden geliyor, ellerinde mekanik bir sürü şey. Biri deliyor, biri o deliğe abuk sabuk şekilli bir şey tıkıyor, öteki onun üzerine robot kolu gibi bir şey takıyor, o ilk deliği delen bir kutudan uzun bir şey çıkarıp robot koluna takıyor, öteki bir zinciri bir yerden geçiriyor, yanından bir ip sallandırıyor. yahu perde bunun neresinde demeye kalmadan inca uzun bir sürü plastik zımbırtıyı birbirlerine geçirip sallandırıveriyorlar tavandan. Aman da, eyvahtı derken, hayırlı olsun diyip çıkıyorlar; kalıveriyorsunuz plastik bir sürü zımbırtı ve iplerlerle, zincirlerle birlikte.

Yahu bunun neresi perde, bu ip ne, zincir niye. Çıkarken bıraktıkları bir kitapçık var 50 sayfa falan, kullanma kılavuzuymuş. Perdenin kılavuzu mu olurmuş. Hey allahım. Adamlar 14 dilde yazmış bir de, demek ki her dilde kullanmak sorun oluyor bunu. Açıp okuyorsunuz, teknik çizimler falan var, ipi çekince şöyle olur, zinciri çekince böyle olur, ipi bu tarafa çekerken zinciri öyle çekince başka bir şey olur. Kabus gibi bir şey. Kış gelsin de güneş gözükmesin, açamayayım bir daha diye dua ediyor insan , tabi becerip de kapatabilmişse.

Hayır bir de bunu "modern" görünüm olsun diye iş yerlerine takıyorlar. Yahu, yanında fare var diye korkudan bilgisayarların bulunduğu odaya girmeyen adam çalışıyor orada. ( Sonunda bağlı diye ikna ettik de, kapıdan çayları uzatıyor hiç değilse. ) Adam o perdeyi nasıl açıp kapatacak. İlk iş "Müsleheddin efendi, buna sen hiç dokunma biz açıp kapatırız" demek oluyor. Zaten Müsleheddin Efendi'nin, onların öyle sallandığını gördüğünden beri, dudakları kıpır kıpır, dua okuyor.

Tamam o kullanmayacak da, diğerleri çok mu kullanabiliyor sanki. Biri bantla 4-5 kanadı yapıştırıp arasına kalem sokmuş. "Yahu n'apıyorsun ? " dedik "açamadım da ışık girsin diye böyle yaptım" diyor. Öteki "kızımın saç lastiğini getirdim ben, onunla topluyorum, kapaması da kolay oluyor" diyor storlardan sarkan pembe ayıcıkları göstererek. Başka biri geldi yanakları kıpkırmızı, elinde bir zincir sallanıyor, sessiz, mahsun duruyor. Latife Hanım ( Örgücü Latife deriz aramızda ) sallanan iplerden rahatsız olmuş onlardan makrame örmüş, bir de minik kaktüs oturtmuş üzerine. "E nasıl açılacak o ?" diyorum "Gerek yok kaktüs ışık istemez." diyor.

Karşı binadan diğer müdür yardımcısı gelmiş geçenlerde, "Memnun musunuz, biz de yaptırmayı düşünüyoruz" dedi. "Ne olur bizdekileri söküp alın, ücret de istemiyoruz" dedim.

Bir de patron çağırdı, "Ya bu giriş katına da panjur yaptırsak, hem güvenlik açısından da iyi olur" dedi. Ben size yazılı vereyim cevabı dedim, masama geldim, güneşten parıl parıl parıldayan bilgisayarın ekranına bakmamaya çalışarak "ya panjur ya ben" yazıp, yazdırıp imzaladım altını, gönderdim. Bilimiyorum artık ne olacak....

İnsan Manzaraları : Google Sağlığa Zararlı mı ?



Efendiiim, bugünkü konumuz "İnternet tarayıcı programında açılış sayfasını Google yapıp, her dakika birilerine bir şey soran insanlar".
Başlık yeterince açık olmasına rağmen, ben yine de gevezelik hakkımı kullanarak ayrıntılandırmak isterim.
Sanıyorum bir çoğumuz ofis adı verilebilecek ve birden fazla kişinin oturduğu ( çalıştığı) ortamlarda çalışıyoruz. Ve yine sanıyorum ki bu birden fazla kişi birden fazla masada oturuyor ve her masada da oturana ait bir bilgisayar mevcut. Ve utanmadan sanmaya devam ederek hala sanıyorum ki ( bazı kurumlarda patron/yöneticinin paranoyaklığıyla orantılı olarak sınırlanmış olsa da) her bilgisayarın bir de internet bağlantısı bulunuyor.
Sanrılarımın ne kadarı size uyuyor bilmiyorum ama böyle bir ortamın içinde yaşamayanlar da sanıyorum ki ( çok güzel sanırım ben ) söz konusu ofisi hayal edebilmişlerdir.
İşte bu tip ofilserde en az bir kişinin internet gezici programında açılış sayfası mutlaka Google'dır. Eh google kelimesinin ingilizceye resmen girdiğini düşünürsek, bu bence gayet doğru bir davranıştır.
Varsayılan önyargı olarak, bu açılış sayfası Google olanların meraklı, internet konusunda tecrübeli, bir sürü alanda bir sürü şey bilen ve bilmediklerini de merak eden bir tip olduğunu düşünmüşümdür ben hep. Öyle ya hiç gazete okumayan biri neden açılış sayfasını gazete yapsın ki, değil mi...
Eğer başlığa söz konusu olan tiplerden birisiyle aynı odayı paylaşıyorsanız, bu merak ile ilgili kısmın doğru olduğunu kısmen doğrulayabilirsiniz. Zira evet gerçekten her şeye meraklıdır, ama anlamsız ve hatta gereksiz bir biçimde meraklıdır. Ve önünde duran Google'dan "engelli msn'leri kırma" benzeri yapıları günde 8 saat ( mesai o kadar ne yapsın zavallı) aratmayı düşünmekte ama "Hollanda'nın ulusal rengi neydi" "Marvel Comic miydi Martel Comic miydi" "Adana'da deniz var mı" "ee? martel neydi peki ?" "kleopatranın boyu kaç santimdi?" "üveyik kuş mu makam mı" "süpermenin babasını adı neydi yahu" gibi alakasız soruların cevaplarını aratmayı bir türlü akıl edememektedir.
Ama o şahsi görevini ifa "edemeyen" akıl, yönettiği dil sayesinde, oda çalışanlarının gününü içine etmeyi gayet iyi başarmaktadır.
Ben bu gibi sorularlar karşılaştığımda hemen her daim bir köşede hazır olan söz konusu siteye girerek ( Google yazmaktan yoruldum artık yahu ( e burada yazdım ama( neyse))) cevaba ulaşmakta ve bunu söylemekteyim.
Sırf bu site yüzünden ( Google yani) beni "dahi" sana arkadaşlarım var. Hatta bir ara "ayaklı kütüphane" diyorlardı. Ben de "sadece internete bağlı olduğunda çalışır" gibi bir ayrıntıya dikkat çekerek olayı "geleneksel Türk ima sanatları" çerçevesinde irdeleyerek toplumsal bilinç oluşturmaya çalışıyordum. Tahmnin edebileceğiniz üzere başarılı olabilmiş değilim.
Daha sonra olayı "birebir eğitim" olarak değerlendirip, bu şekilde yaklaşmaya başladım insanlara :
- ya Cihangir ( evet benim adım cihangir ) elipsin alanı nasıl bulunur ?
+ Google'da yok mu ?
- var mıdır ki ?
+ baksana bir
- sen bilmiyor musun ?
+ yoo, ne işim olur ki elipsle, alanıyla ?
- e her şeyi bilirsin genelde
+ hayır bilmem. sen sorunca Google'dan bakıyorum ben de
- e buna da baksana o zaman
+ sen neden bakmıyorsun
- ne diye bakmam lazım
+ ne arıyordun
- elipsin alanı
+ "elipsin alanı" yazmayı denesene
- hmmmm
+ hmmm
Şimdi elipsin alanı Google'da var mı diye merak etmiş olanlar için kısa bir ara vereyim mi, yoksa devam mı edeyim :)
aradan 5 dakika geçer
- Cihangir
+ dıt dıt dıt dıt
- hehe, ya ne soracağım
+ Google'da yok mu ?
- ne ?
+ soracağın şey
- e daha sormadan neden öyle dedin ki
+ tamam özür dilerim, buyur sor
- ördek, tavuk falan hani, bunların ayakları perdeli ya, o perdeler parmakların arasındadır diye düşündüm de, peki kaç parmağı var bunların ?
+ Google'da yok mu ?
- sen çok huysuz adam oldun bu günlerde hocam ya, ters ters cevaplar veriyorsun
+ açışıl sayfan neden Google senin ?
- e arama sayfası orası
+ peki neden arama yapmak yerinede her şeyi bana soruyorsun
- sen biliyorsun diye her şeyi
+ hmmmm
2-3 dakika geçer
- cihangir
+ Google'da yok mu ?
- aman ne komik
+ e ben de böyle eğleniyorum işte
- her şey var mı ki Google'da habire oraya yönlendiriyorsun hem sen beni
+ bak bu konuda sana hak veriyorum
- nasıl yani ?
+ son konuşmamızdan sonra, ki zaman çizelgesinde bir kaç dakika öncesine, hikayenin yazıya dökülmüş halinde ise bir paragraf yukarıya denk geliyor bu konuşma, Google'a "oda arkadaşım bu kadar saçma soruyu nereden buluyor" yazdım sonuç çıkmadı
- sen gitgide şu dizideki House'a benzemeye başladın
+ nasıl yani ?
- huysuz ve ukala bir doktor olarak demek istedim
+ ehehe
- hıh ! çok komik !
Ya işte böyle uzar gider bu hikaye. Sakın ola ki küser/bozulur/darılır da bu muhabbetler kesilir sanmayın, zira bitmez. Hatta zamanla "sen şimdi yine Google'a bak dersin ama, yine de sorayım" gibilerinden daha da acayip bir hal alır.
Ama adam da haklı, her derde deva değil bu Google. "Huzur nerede" yazdım, çıkan 220 sonucun hiç birisi de derdime derman olmadı. Oda arkadaşıma mı sorsam acaba...
( bu hikayenin halihazırda aynı odayı paylaştığım çalışma arkadaşlarımla bir ilgisi yoktur :) )