merak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
merak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2007

Merak

"Merak", kelime olarak (1) bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek, (2)bir şeyi edinme, yapma, bir şeyle uğraşma isteği, (3) düşkünlük, heves ve (4) kaygı, tasa anlamlarını taşıyor. Bu kelimeden türemiş "meraklı" kelimesi ise (1) Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, mütecessis (2) Bir şeye çok düşkün olan, sürekli onunla uğraşan (3) Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda bilgi sahibi olmaya çalışan ve (4) halk ağzında Kaygılı anlamlarında kullanılabiliyor. *

Bu "meraklı" kelimesini Semazemce "günde 3 defadan daha fazla 'sana ne yahu' dediğiniz kimse" olarak da tanılmayabiliriz. Bu konuyla ilgili bir yazıyı buradan okuyabilirsiniz.

Yine de hiç bir merak olgusu "Cihangir, senin göbek deliğinin çapı kaç santim ? " sorusunu zeka ile bağdaştıramaz. Hele ki "Nereden aklına geldi bu soru ? " sorusuna verilen cevap "Arkadaşlarla yemekte konuşluyorduk da, orada aklımıza takıldı" şeklinde cevaplanırsa.

İnsanların bir öğle yemeğinde sizin göbek deliğinizin çapından konuşmuş olduklarını öğrenmek ve bunun öncesi ve sornasındaki muhabbet konusunda fikir sahibi olamamak çok kötü bir duygudur. Bunu müstakil bir paragraf olarak yazmak istedim.

Tabi ki sizi size sorulan sorulara cevap vermeme ya da istediğiniz cevabı verme hakkınız olduğu için, bu sorunun şokunu bertaraf ettikten sonra dilimizle ilgili yazılmış bir ya da bir kaç sözlüğün kelimlerini kullanarak istediğini gibi bir cevap verebilirsiniz. ( Örnek : Türk Dilinin Büyük Sözlüğü, Türk Dilinin Argo Sözlüğü, Halk Ağızında Organ İsimleri Sözlüğü vb.)

Dilimizde, insanın başına gelebilecek kötü şeylerin - üstelik mevcut cinsiyetlerin %100'ünü kapsayacak şekilde - nedeni olarak gösterilen merak konusunda, biraz daha dikkatli olunması gerekir düşüncesindeyim.

"E sen hiç mi bir şeyi merak etmezsin be adam ?" diyeceksiniz şimdi. Demeyin. Yazıyorum zaten.

Ben de meraklı bir adamımdır. Üstelik çok meraklı bir adamımdır. Ama kimsenin göbek deliğinin çapını merak etmem. Etseydim de, kendiminkini ve nazım geçecek olan kişilerinkini ölçer, ortalama bir değer bulur "eh onunki de bu kadardır işte" diye geçiştirirdim zaten. ( Göbek deliği, genellike dikey bir elips şeklinde olup yatay çapı yaklaşık 10 mm., dikey çapı ise yaklaşık olarak 15 mm. dir. (Yazarken merak ettim işte))

Ben bir şeyi merak edince evdeysem önce kütüphaneme, dışarıdaysam önce internete danışır; hiç biri olmazsa ( ya da merakımı gidermemişse) bilgisi olduğunu düşündüğüm ya da emin olduğum kişilere "filanca konuda bir şey sormak istiyorum, uygun olur mu" benzeri bir giriş/izin cümlesiyle soruyu sorarım. Ama merakım ilgili ( ve biraz da bilgili) olduğum konularla sınırlı olduğu için genellikle başkalarını pek de rahatsız etmem. Kaynak ya bende vardır ya da nasıl ulaşacağımı biliyorumdur.

Bu genel merak dışında bir de anlık meraklarım vardır benim. Örnek vermek gerekirse hava sıcaklığı ve bulunduğum yerin rakımını genellikle bilmek isterim. Rakım merakı daha çok bilmediğim bir yerdeysem ya da seyahat ediyorsam ortaya çıkıyor. Eviminkini bilmem bile. Ama sıcaklık hep merak ettiğim bir konudur. Bunun için de gidip hem içeriyi hem de dışarıyı ölçen bir termometre alıp evime yerleştirdim. Arabada da var. Ayrıca kol saatim de aynı görevi görüyor. Bu merakımı kendi başıma giderebiliyorum.

Başka bir örnek olarak da isim merakını verebilrim. İsimlerin anlamlarını ve hatta kişilerin ailelerindeki diğer isimleri de merak ederim. Bu merakım da her isim için yoktur tabi. Değişik ya da aşina olunan ama az rastlanan isimlerle karşılaştığımda, ortam ve durum uygunsa kişiye ailesindeki diğer üyelerin isimlerini de sorarım. İsmin anlamını ise, eğer bilmiyorsam, kendi kaynaklarımdan araştırmak, sormaktan daha keyiflidir.

Bunun dışında bana en çok keyif veren merakım, kelimelerdir. Kelimelerin anlamları ve özellikle de kökenleri konusunda büyük bir merakım vardır. Yine başka bir merakım da müziktir: Değişik ülkelerin, değişik müzikleri ve akustik ya da doğal olmak koşuluyla etnik kökenli müzik aletleri.

Tabi bu yazıya başlarken amacım meraklarımı anlatmak değildi. Ama başkalarını meraklarından/tuhaflıklarından bahsederken biraz da kendimden bahsetmek istedim. Galiba ben bir de kendimden bahsetmeye meraklıyım.

* TDK Türkçe Sözlük



13 Aralık 2006

İnsan Manzaraları : Google Sağlığa Zararlı mı ?



Efendiiim, bugünkü konumuz "İnternet tarayıcı programında açılış sayfasını Google yapıp, her dakika birilerine bir şey soran insanlar".
Başlık yeterince açık olmasına rağmen, ben yine de gevezelik hakkımı kullanarak ayrıntılandırmak isterim.
Sanıyorum bir çoğumuz ofis adı verilebilecek ve birden fazla kişinin oturduğu ( çalıştığı) ortamlarda çalışıyoruz. Ve yine sanıyorum ki bu birden fazla kişi birden fazla masada oturuyor ve her masada da oturana ait bir bilgisayar mevcut. Ve utanmadan sanmaya devam ederek hala sanıyorum ki ( bazı kurumlarda patron/yöneticinin paranoyaklığıyla orantılı olarak sınırlanmış olsa da) her bilgisayarın bir de internet bağlantısı bulunuyor.
Sanrılarımın ne kadarı size uyuyor bilmiyorum ama böyle bir ortamın içinde yaşamayanlar da sanıyorum ki ( çok güzel sanırım ben ) söz konusu ofisi hayal edebilmişlerdir.
İşte bu tip ofilserde en az bir kişinin internet gezici programında açılış sayfası mutlaka Google'dır. Eh google kelimesinin ingilizceye resmen girdiğini düşünürsek, bu bence gayet doğru bir davranıştır.
Varsayılan önyargı olarak, bu açılış sayfası Google olanların meraklı, internet konusunda tecrübeli, bir sürü alanda bir sürü şey bilen ve bilmediklerini de merak eden bir tip olduğunu düşünmüşümdür ben hep. Öyle ya hiç gazete okumayan biri neden açılış sayfasını gazete yapsın ki, değil mi...
Eğer başlığa söz konusu olan tiplerden birisiyle aynı odayı paylaşıyorsanız, bu merak ile ilgili kısmın doğru olduğunu kısmen doğrulayabilirsiniz. Zira evet gerçekten her şeye meraklıdır, ama anlamsız ve hatta gereksiz bir biçimde meraklıdır. Ve önünde duran Google'dan "engelli msn'leri kırma" benzeri yapıları günde 8 saat ( mesai o kadar ne yapsın zavallı) aratmayı düşünmekte ama "Hollanda'nın ulusal rengi neydi" "Marvel Comic miydi Martel Comic miydi" "Adana'da deniz var mı" "ee? martel neydi peki ?" "kleopatranın boyu kaç santimdi?" "üveyik kuş mu makam mı" "süpermenin babasını adı neydi yahu" gibi alakasız soruların cevaplarını aratmayı bir türlü akıl edememektedir.
Ama o şahsi görevini ifa "edemeyen" akıl, yönettiği dil sayesinde, oda çalışanlarının gününü içine etmeyi gayet iyi başarmaktadır.
Ben bu gibi sorularlar karşılaştığımda hemen her daim bir köşede hazır olan söz konusu siteye girerek ( Google yazmaktan yoruldum artık yahu ( e burada yazdım ama( neyse))) cevaba ulaşmakta ve bunu söylemekteyim.
Sırf bu site yüzünden ( Google yani) beni "dahi" sana arkadaşlarım var. Hatta bir ara "ayaklı kütüphane" diyorlardı. Ben de "sadece internete bağlı olduğunda çalışır" gibi bir ayrıntıya dikkat çekerek olayı "geleneksel Türk ima sanatları" çerçevesinde irdeleyerek toplumsal bilinç oluşturmaya çalışıyordum. Tahmnin edebileceğiniz üzere başarılı olabilmiş değilim.
Daha sonra olayı "birebir eğitim" olarak değerlendirip, bu şekilde yaklaşmaya başladım insanlara :
- ya Cihangir ( evet benim adım cihangir ) elipsin alanı nasıl bulunur ?
+ Google'da yok mu ?
- var mıdır ki ?
+ baksana bir
- sen bilmiyor musun ?
+ yoo, ne işim olur ki elipsle, alanıyla ?
- e her şeyi bilirsin genelde
+ hayır bilmem. sen sorunca Google'dan bakıyorum ben de
- e buna da baksana o zaman
+ sen neden bakmıyorsun
- ne diye bakmam lazım
+ ne arıyordun
- elipsin alanı
+ "elipsin alanı" yazmayı denesene
- hmmmm
+ hmmm
Şimdi elipsin alanı Google'da var mı diye merak etmiş olanlar için kısa bir ara vereyim mi, yoksa devam mı edeyim :)
aradan 5 dakika geçer
- Cihangir
+ dıt dıt dıt dıt
- hehe, ya ne soracağım
+ Google'da yok mu ?
- ne ?
+ soracağın şey
- e daha sormadan neden öyle dedin ki
+ tamam özür dilerim, buyur sor
- ördek, tavuk falan hani, bunların ayakları perdeli ya, o perdeler parmakların arasındadır diye düşündüm de, peki kaç parmağı var bunların ?
+ Google'da yok mu ?
- sen çok huysuz adam oldun bu günlerde hocam ya, ters ters cevaplar veriyorsun
+ açışıl sayfan neden Google senin ?
- e arama sayfası orası
+ peki neden arama yapmak yerinede her şeyi bana soruyorsun
- sen biliyorsun diye her şeyi
+ hmmmm
2-3 dakika geçer
- cihangir
+ Google'da yok mu ?
- aman ne komik
+ e ben de böyle eğleniyorum işte
- her şey var mı ki Google'da habire oraya yönlendiriyorsun hem sen beni
+ bak bu konuda sana hak veriyorum
- nasıl yani ?
+ son konuşmamızdan sonra, ki zaman çizelgesinde bir kaç dakika öncesine, hikayenin yazıya dökülmüş halinde ise bir paragraf yukarıya denk geliyor bu konuşma, Google'a "oda arkadaşım bu kadar saçma soruyu nereden buluyor" yazdım sonuç çıkmadı
- sen gitgide şu dizideki House'a benzemeye başladın
+ nasıl yani ?
- huysuz ve ukala bir doktor olarak demek istedim
+ ehehe
- hıh ! çok komik !
Ya işte böyle uzar gider bu hikaye. Sakın ola ki küser/bozulur/darılır da bu muhabbetler kesilir sanmayın, zira bitmez. Hatta zamanla "sen şimdi yine Google'a bak dersin ama, yine de sorayım" gibilerinden daha da acayip bir hal alır.
Ama adam da haklı, her derde deva değil bu Google. "Huzur nerede" yazdım, çıkan 220 sonucun hiç birisi de derdime derman olmadı. Oda arkadaşıma mı sorsam acaba...
( bu hikayenin halihazırda aynı odayı paylaştığım çalışma arkadaşlarımla bir ilgisi yoktur :) )